Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Fransa’nın ada devletlerinde çevreye verdiği zararları eleştirdi

Aliyev, açıklamalarını Bakü’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) çerçevesinde düzenlenen Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri Zirvesi’nde yaptı.

İklim değişikliğinin Azerbaycan’ı da etkilediğini belirten Cumhurbaşkanı Aliyev, Hazar Denizi’nin her geçen yıl küçülmeye devam ettiğini ve nehirlerdeki su seviyesinin, dağlardaki kar miktarının azaldığını vurguladı. Ayrıca, ülkesinde son yıllarda daha önce görülmeyen sağanak yağışlar ve sellerin birer gerçeklik haline geldiğini dile getirdi.

Aliyev, bu gelişmelerin bir varoluşsal tehdit oluşturduğunu ifade ederek, Azerbaycan’ın küçük ada devletlerine verdiği desteğin önemine dikkat çekti.

Fransa ve Hollanda’nın, özellikle Karayipler ve Pasifik’teki “sözde” denizaşırı topraklarında iklim değişikliğinden büyük ölçüde etkilenen bölgeler arasında yer aldığını belirten Aliyev, bu bölgelerdeki yükselen deniz seviyesi, aşırı hava olayları ve biyolojik çeşitlilik kaybının ciddi tehditler yarattığını söyledi. Aliyev, bu ada devletlerinin seslerinin, büyük metropol devletler tarafından genellikle bastırıldığını ifade etti.

Fransa’nın Polinezya’da gerçekleştirdiği nükleer denemelerin çevreye büyük zarar verdiğini belirten Aliyev, “Fransa burada ciddi toprak ve su kirliliği yaratmış, ayrıca radyasyona yol açmıştır.” diyerek, Fransa’nın işgal döneminde Cezayir’de de benzer nükleer testler gerçekleştirdiğini hatırlattı. Aliyev, Fransa’nın bu suçlarının, son dönemdeki insan hakları ihlalleriyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de ekledi.

Ayrıca, Fransa’nın Yeni Kaledonya’da gerçekleştirdiği olaylara da değinen Aliyev, Macron yönetiminin, bölgedeki 13 kişinin ölümüne sebep olduğunu ve Avrupa Komisyonu ile Avrupa Parlamentosu’nun bu duruma herhangi bir tepki vermediğini belirtti.

Aliyev, Avrupa Birliği’nin dış politikalarını eleştirerek, Avrupa Komisyonu’nun yüksek temsilcisi Josep Borrell’in Avrupa’yı “bahçe” ve geri kalan dünyayı “orman” olarak tanımlamasını örnek gösterdi. Bu yaklaşımın, Avrupa’nın küresel sorunlara karşı duyarsız bir tutum sergilemesine yol açtığını söyledi.