Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırıyoruz. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz. Veri politikamız ile ilgili aklınıza takılan tüm soruları iletişim formu üzerinden bizlere sorabilirsiniz.
Gündemi yakala, kullanıcıların ve yazarların haberlerini takip et!
Ekonomi
Portallar
Eğitim
Bizi Takip Edin
Yayın: 08.04.2024 - 22:16
Güncelleme: 08.04.2024 - 22:16
61 kez okundu
İngiltere, Alzheimer hastalığı ve diğer demans türlerinin erken teşhisini mümkün kılmak için kan testleriyle ilgili denemeler yapıyor. Bu gelişme, daha fazla insanın bakım ve destek alabilmesine olanak sağlayarak, yeni ilaç tedavilerine erken aşamada başlanmasını hedefliyor. Alzheimer Society (Alzheimer Derneği) verilerine göre, bugün dünya genelinde 55 milyon insan demansla mücadele ederken, 2050’de bu rakamın 139 milyona çıkması bekleniyor.
Demans ve Alzheimer arasındaki ilişkiyi anlamak önemlidir. Demans, beyindeki çeşitli hastalıkların bir semptomudur. Hafıza kaybı en belirgin özelliklerden biridir ve özellikle yakın zamandaki olayları hatırlamakta zorluk yaşanır. Bunun yanı sıra, davranış, ruh hali ve kişilik değişiklikleri, tanıdık yerlerde kaybolma ve konuşmada güçlük gibi belirtiler de görülebilir. Alzheimer ise, demansa yol açan hastalıklar arasında en yaygın olanıdır.
Alzheimer hastalığının erken belirtileri genellikle hafıza kaybı şeklinde ortaya çıkar. Bu belirtiler, son konuşmaları unutmak, eşyaları kaybetmek, isimleri hatırlamakta zorlanmak veya aynı soruları tekrar tekrar sormak gibi durumları içerebilir. Ruh halinde değişiklikler de gözlemlenebilir.
Alzheimer genellikle yaşlılık hastalığı olarak bilinse de, erken başlangıçlı Alzheimer vakaları da mevcuttur. Bu vakalar genellikle nadir olmakla birlikte, 65 yaşın altındaki bireylerde görülebilir. Genç yaşta Alzheimer’a yakalanma riskini artıran tek bilinen faktör, ailede erken başlangıçlı Alzheimer vakası bulunmasıdır.
Demansın engellenmesine dair kanıtlanmış bir yöntem bulunmamakla birlikte, yaşam tarzı değişikliklerinin demans riskini azaltabileceği bilinmektedir. Bu değişiklikler arasında işitme kaybının tedavisi, daha uzun süre eğitim almak, sigarayı bırakmak, depresyonun erken tedavisi, fiziksel aktivite, sosyal izolasyondan kaçınma, yüksek tansiyondan kaçınma, obeziteye yol açmayacak bir yaşam tarzı benimseme ve tip 2 diyabet riskini azaltmak yer alır.
Alzheimer’ın kalıtsal olabileceği ancak yalnızca genetik faktörlerle sınırlı olmadığı bilinmektedir. Alzheimer hastalığına yakalanma riski, Alzheimer hastası bir akrabaya sahip olmanın yanı sıra çeşitli faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Alzheimer tedavisinde kullanılan ilaçlar, hastalığın ilerleyişini yavaşlatabilir ancak tamamen durduramaz. Donanemab ve lecanemab gibi ilaçlar, Alzheimer hastalığının erken evrelerinde beyindeki amiloid adlı proteini hedef alır. Bu ilaçlar, amiloid plaklarının oluşumunu engelleyerek beyin hücrelerine zarar vermesini durdurmaya çalışır. Ancak şu an için bu ilaçların etkinliği hakkında kesin bir kanıt bulunmamaktadır.
Londra’daki University College Hastanesi’nde yapılan miridesap adlı ilaç denemeleri ise, beyinden serum amiloid P bileşenini uzaklaştırmayı hedefler. Bu denemeler, Alzheimer hastalığının gelişim sürecini anlamak ve tedavi etmek için önemli bir adım olarak kabul edilir.
Bu gelişmeler, Alzheimer ve demans gibi hastalıklarla mücadelede umut verici bir ilerleme sağlayabilir. Ancak, kesin bir tedavi yöntemi bulunana kadar, bu hastalıklarla yaşayan bireyler için erken teşhis ve bakım önemini koruyacaktır.
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır. (0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen Giriş Yap
Henüz bildirimin bulunmuyor.